Böyle minik
zaferler derken yıllar geçti, kızım okula başladı. Ben de rehber olmaya karar
verdim desem de inanmayın. Bir gün can
dostum ( o kendini biliyor) geldi ve bakanlık rehberlik kursu açıyor, katılman
şart çünkü rehber olman lazım dedi. Ben de yok artık, daha bir iki yıl önce zor
yürüyordum, ev işlerini bile ancak tek başına yapabiliyorum, rehberlik benim
neyime dedim. O da "Ben anlamam. Bu
kursa katılacaksın. Sana iyi gelir. Hastalığını düşünecek zamanın olmaz. Karar
verildi ve konu kapanmıştır" diyerek geldiği gibi gitti. Ve onun sayesinde
yapmayı düşünebileceğim en son mesleği yapmaya başladım.... hastalığıma RAĞMEN.
33 yaşında rehber oldum, ağrılarıma, hastalığıma rağmen. Bu hayatta verdiğim en
doğru kararlardan birisidir. İlk başta fikri bile çılgınca geliyor. Ağrılarımın
kudurduğu zamanlarda kendi başıma giyinip soyunurken bile zorlanan ben, fiziksel
olarak bu kadar zorlayıcı olabilecek bir mesleğe girişiyordum. Şu an ağrılardan
kurtulmuş bir durumdayken o zamanki deli cesaretime şaşıyorum doğrusu. İnatçı
olduğumu söylemiştim zaten. Ama o "yapabilirim" modu insana gayret
veriyor veya bir nevi hayat arsızı yapıyor.
Al sana hastalık.. al sana. Bak bunu da yapıyorum işte ... hani beni
süründürecektin ...yok öyle...rehber de oldum işte.. al sana.
Birkaç yıl
daha geçiyor. Bu arada piyasada var olan ilaçlara alerjim olduğu için sadece
ağrı kesicilerle götürüyorum işi. 2000 yılına geliyoruz. Gündelik hayatımı
sürdürüyorum ve bir yandan çalışıyorum. Ama hastalık da yapacağını yapıyor bu
arada. Ellerimde ve bileklerimde kalıcı hasarlar ve deformasyonlar oluşmuş
durumda. Derken işte bana tekerlekli sandalyede oturacaksın diyen doktora
rastlıyorum. Beni piyasaya yeni gelen ilaçları almaya ikna ediyor.
Böylece ilaç
dönemim başlıyor. Bazı ufak iyileşmeler oluyor, umutlanıyorum. Bu arada kişisel
gelişim kitaplarını keşfediyorum ve bu keşfin bendeki iyileşme sürecini
başlatacağını yıllar sonra anlıyorum. Kendimi hekimlere ve modern tıbba teslim
ediyorum. Özel hayatımda yaşadığım zorluklarla doğru orantıda hastalığım kötüye
gidiyor. Ama o dönemde aradaki bağlantıyı göremiyorum, çünkü o bilinç düzeyinde
değilim henüz. Sürekli bir ilaç daha ekleniyor .
2006 'da en yeni jenerasyon bir ilaca
başlıyorum. Bu ilacı almaya başladıktan bir kaç gün sonra ağrılarım geçiyor.
Bir anda bitiyor. 1989 'den beri ağrısız
tek bir saat geçirmemiş olan ben hiç ama hiç ağrı hissetmiyorum. Sevinçten bir
hafta ağlayıp duruyorum. Yataktan fırlayarak kalkıyorum ağlıyorum. Saçımı
tarıyorum, at kuyruğu yapıyorum ağlıyorum. Duşta şampuan şişesini sıkıyorum
ağlıyorum ama bu sefer sevinçten ağlıyorum hep. Bunları ağrı duymadan
yapabilmenin mutluluğu tarif edilemez. Ama ilacın inanılmaz çok yan etkileri var. İki
kocaman sayfa minicik yazılmış yan etki listesi. İlacı alsan bir türlü, almasan
bir türlü. Ben almaya devam ediyorum. Derken iki yıl sonra ağrılar geri
dönüyor. Yavaşça ve sinsi sinsi. 2009 yılında başladığım yere dönüyorum, hatta
daha da kötü bir hale geliyorum. Doktorum sürekli yeni ilaçlar ekliyor
reçeteme. Ama ben ağrıdan evde çığlık atıyorum, avazımın çıktığı kadar
ağlıyorum, o derece kötüleşiyorum.
2012 benim
dönüşüm yılıdır. Onca ilaca rağmen
hastalığım ilerliyor. Doktorumdan yardım istiyorum. "Senin için yapacak
bir şeyim kalmadı. Piyasada ne kadar ilaç varsa zaten maksimum dozda
alıyorsun" diyor bana. Harika, bütün dobra konuşan doktorları bulmakta
üstüme yok.
Sevgiyle kalın 😊
Tülay Okcu
Tülay Okcu
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder