3 Bölüm
Kim bu kadın
? Her şey nasıl başladı ?
Bu kadın,
yani ben Almanya'da büyüdü. Yaklaşık 1o yaşındayken sedef hastalığına
yakalandım. Tıptaki adı Psoriasis. Onun dışında son derece sağlıklıydım hayatım
boyunca. Ailemle 1980'de Türkiye'ye kesin
dönüş yaptık. Burada üniversitede eşimle tanıştım, okul bitince evlendik. Bir
kaç yıl sonra bebek beklediğimi öğrendim. Hamilelik çok rahat geçti. Buraya
kadar çok klasik bir hikaye. Kızım doğdu, sene 1989. Her şey normal giderken
doğumdan bir ay sonra inanılmaz bir halsizlik başladı. Hani üşütürsünüz her
tarafınız ağrır ya, ben sürekli o haldeyim. Kızımın doktoruna sordum, çok normal dedi
emziriyorsun bak kızın da tosun gibi, bütün bunlar seni halsiz bırakıyor.
İtiraz etmedim tabi, doktordan iyi mi bileceğim.
Derken bir
sabah uyandım bir işaret parmağım badem salatalık şeklini almış ve korkunç
ağrıyor. Diğer halsizliğimin şiddeti de sürekli artıyor bu arada. Bir kaç gün sonra ikinci parmak aynı durumda.
Bundan sonra çok hızlı çöküşe geçtim. Her yanım ağrımaya başladı. Sanki
binlerce iğne geziyor damarlarımda. Her nefes alışımda bu iğneler her bir
yanıma saplanıyor. Acıyıp ağrımayan tek yer kafa derim ve iç organlarım. Etim,
kemiğim ve eklemlerim ne varsa korkunç ağrıyor. Tenim bile acıyor.... insanın
derisi acır mı... acırmış meğer. Ayağa zor kalkıyorum. Adım atmak bir ızdırap. Duvarlara tutuna tutuna yürümeye başladım.
Daha 25 yaşındayım ve yaşlı bir kadın gibi hareket ediyorum. Bu nasıl olur? Yok
mu bunun çaresi ? Daha genceciğim ben, önümde koca bir hayat var. Ya geçici bir
durum değilse.... böyle nasıl yaşanabilir ki. Bebeğim daha minicik bana
ihtiyacı var. Kızım çaresiz ve savunmasız. Ona iyi bakmak istiyorum. Ama her hareket bana bir işkence. Ben hareket
edemezsem bebeğime nasıl bakacağım. Hamileyken parklarda çocuklarınla oynayan
ailelere bakıp, kendimi kızımla hayal ediyordum. Ona cicili bicili giysiler
giydirip salıncaklarda sallayacaktım. Parka gitmeyi bırak, mutfağa zor
gidiyorum. Ağrılar her an, her saniye
seninle. Ne yaparsan yap, dinlensen de geçmiyor hareket etmesen de. Yatağa
uzanıp dinlenememek bildiğin bir ceza. Eşim yardımcı oluyor bana ama neticede
işe gitmesi gerek. Bu durumda kızımla evde yalnız kalıyorum ve insanüstü bir
gayretle temel bakımını sağlıyorum. Filmlerde kahraman askerler vardır ya
ölümcül yarası varken son bir gayretle sürüne sürüne gider o bayrağı diker ve
ölür. Ben de öyle sürünüyorum bir gayretle ama bir türlü ölemiyorum..
Bir doktor
yakınımız kendince bir teşhis koyup beni
Türkiye'nin en ünlü romatoloğuna yönlendirdi. Üç ay sonrası için verilen
randevu gününü beklerken ağrı kesicileri keşfediyorum, keşfetmekle kalmayıp
onlara tutkuyla bağlanıyorum. Haplar ağrılarımı tam kesmese de, en azından hareket
edebilecek hale getiriyor. Yangından ilk kurtarılacaklar mertebesindeler
gözümde. Hareket etmemi sağlıyorlar, böylece en azından çocuğuma daha rahat
bakabiliyorum; daha ne olsun.
Bir yandan da böyle kötü bir rahatsızlığa
yakalanan herkes gibi depresyona giriyorum. Depresyona girmeyip ne yapacaksın. Yaşın
25. Bir bebeğin olmuş. Dünya güzeli ,minicik savunmasız bir insan. Anneliğin
tadını çıkaracağın bir zamanda bedenin sana meydan okuyor. Sana kötü oyunlar
oynuyor. Sinsi sinsi oyunlar hem de. Ömrün boyunca düşünmeden yaptığın şeyleri
bir bir elinden alıyor. Ne olduğunu anlamaya çalışıyorsun. Ve tabi ki kendine
acımaya başlıyorsun. Neden ben ? Bu
neden benim başıma geliyor? Bunu hak edecek ne yaptım? Bir şekilde yas tutmaya
benziyor bu durum. Sağlıklı olduğun günlerin yasını tutuyorsun.
beğendiysen tavsiye et 😊
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder