Beyin nöronlardan oluşan kompleks bir
sistemdir. Nöronlar arasında iletişimi sağlayanlar ise nörotransmiter adı
verilen kimyasallardır, yani sinir hücreleri arasında elektrik sinyallerini taşımakla
görevlidir.Bunlar bir sinir hücresinden aldıkları elektrik sinyalini diğerine
aktararak, beynin çalışmasında hayati rol oynarlar.
Bu nörotransmiterlerden iki tanesi
olan Serotonin ve Dopamin, ruh halinin, uykunun, iştahın ve hareketin
düzenlenmesinde çok önemli bir role sahiptir. Dopamin özellikle hazzın
tadılmasında ve diğer duyguların tecrübe edilmesinden sorumludur.
Serotonin beyinde salgılanır ve
vücudun çeşitli noktalarında üretilir. Genelde merkezi sinir sisteminde ve
mide-bağırsak kanalında bulunur. Merkezi sinir sistemindeki Serotinin, ruh
halini, uykuyu, iştahı, öğrenmeyi, hafızayı, cinsel ve sosyal davranışları
düzenlemeye yardım eder. Mide- bağırsak kanalındaki serotinin ise sindirim
düzenlemekle görevlidir.
Birçok araştırmacı Serotinin
seviyesindeki dengesizliklerin ruh halini etkileyip, depresyona neden olduğuna
inanır. Serotonin eksikliği şu üç nedenle oluşabilir: beyin hücrelerinde
üretimin az olması, reseptör bölgelerinin az olması ya da Serotonin yapımında
kullanılan Tritofan maddesindeki eksiklik. Bu üç biyokimyasal bozukluktan biri
meydana gelirse, depresyon, obsesif kompülsif bozukluk, anksiyete bozukluğu,
panik hatta aşırı asabiyet ortaya çıkar.
Yaşayan beyinde Serotonin düzeyini
ölçmek mümkün değil, sadece kandaki Serotonin oranı ölçülebilir. Serotonin
eksikliği ile depresyon arasında bir bağ olduğu düşünülse bile, ancak serotonin
eksikliği mi depresyona, yoksa serotonin eksikliği mi depresyona neden olduğu
bilinmiyor. Yaygın olarak kullanılan antidepresan ilaçların birçoğu Serotonin
düzeyine etki eder, bu ilaçlar salgılanan Serotinin hücreler tarafından tekrar emilmesini engelleyerek
Serotonin seviyesini arttırmış oluyor.
Serotonin seviyesin düşmesine kadın
ve erkekler farklı tepki gösterir. BiR araştırmada, Serotonin seviyeleri yapay
olarak düşürülen deneklerde, erkekler daha fevri hareket etmeye başlamışlar ama
depresyona girmemişler. Kadınlar ise ruh halinde ciddi bir negatif değişim
hissetmişler. Bu da serotininin erkek ve kadınlar tarafından farklı şekillerde
kullanıldığını gösterir.
Bu saydığım sebeplerden dolayı,
kendimiz daha iyi hissetmek için Serotinin seviyelerini yükseltmemiz gerek.
Yetersiz ve dengesiz beslenme, egzersiz yapmama, kafein /alkol kullanımı, yapay
tatlandırıcılar, diyet yapma ve stres
serotinin üretimini sekteye uğratır.
Peki ne yapmamız lazım? Birkaç
değişiklikle serotinin seviyenizi yükseltmeniz mümkün.
1.
Triptofan temel amino asitlerden birisidir ve serotinin yapımında
kullanılan tek besin maddesidir. Triptofan açısından zengin besinler: süt,
peynir, yoğurt, kırmızı et, yumurta, badem gibi kuru yemişler
2. B vitamini alın ... B6, B9 ve B 12
çok önemli. B6 , tam tahıl ürünleri, ay
çiçek çekirdeği, ceviz, bezelye, patates, muz,brüksel lahanası, avokado' da vs.
bulunur.
B12 ve B9 (folik asit) vitaminleri
serotinin üretiminde birlikte çalışır. B12 açısından zengin yiyecekler
karaciğer ve kırmızı ettir, bunun dışında yumurta, peynir de de bulunur. Folik asit açısından zengin besinler: yeşil
yapraklı sebzeler, tam tahıl ürünleri, bezelye, brokoli ve lahana
3. Spor yapın... yürüyün, bisiklete
binin veya yüzün. Egzersiz serotinin seviyesini arttırır. Canınız istemiyor
olabilir, bu ruh hali bile serotinin seviyenizin düşük olduğunu gösterir.
4. Güneş ışığında bol zaman geçirin.
Eski çağlarda insanlar vaktini çoğu zaman dışarda geçirirdi. Günümüzde insanlar
çoğu zaman ofislere hapsolmuş şekilde yaşar ve güneş yüzü görmez hale
gelmiştir. Herkes Güneş ve D vitamini bağlantısını bilir, ama D vitaminin
serotinin üretiminde rol oynadığı pek bilinmez. Bu açıdan düşününce depresyonun
modern çağ hastalığı olması pek şaşırtıcı değildir, hatta güneşli günlerin az olduğu ülkelerde depresyon oranlarının daha yüksek olmasının sebebi de bu olabilir.
Sevgiyle kalın
Tülay Okcu
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder