Tabi ki en doğal kaynak güneştir.
Ancak son yıllarda adeta bir güneşe çıkma fobisi yarattılar ve bu fobiyle doğru
orantılı genel bir D vitamini eksikliği gelişti. Saat 10 ila 15 arası güneşe
çıkarsan cilt kanseri olursun algısı oluştu. Bu zaman diliminde güneşe çıkanlar
neredeyse intihar eğilimli muamelesi yapıldı.
Oysa D vitamini cildimiz tarafından üretilir
ve bunu sadece sabah 10 ila öğleden sonra 3 arası yapabiliyor, onu da ancak
ilkbahar, yaz ve sonbaharda yapabiliyor. Sabahın erken saatlerinde ve saat
15ten sonra ve ayrıca kış aylarında güneş ışınları güçsüzdür ve bu nedenle
sadece UVA ışınları atmosferden içeri süzülebilir, çünkü UVB ışınları ozon
tabakası tarafından emilir. Ama cilt D vitaminini ancak UVB ışınlarıyla yapabiliyor.
Sonuç olarak 10 ila 15 arası güneşe çıkmadığınız sürece, cildiniz D vitamini
üretemiyor.
Öyle saatlerce güneşe oturmanıza da
gerek yok. Günde yarım saat yeterli, eğer açık tenliyseniz önce bir on dakika
ile başlayın, her gün bir kaç dakika arttırın. Yüzdeki deri ince ve hassas
olduğu için başınız gölgede kalabilir. Kol ve bacaklarınız açsanız yeter zaten.
Önemli bir nokta da şudur: Güneş
banyosundan sonra cildin D vitaminini üretip, kan dolaşımına geçmesi için 48
saate ihtiyacı vardır. Yani güneş banyosundan hemen sonra duşa girip
sabunlanırsanız, D vitamini de akıp gider. Diyelim kol ve bacaklarınızı güneşlendirdiniz,
onlara sabun değdirmemeye çalışın, yoksa boşuna çaba harcamış olursunuz.
Güneşe çıkmanın dışında, özellikle
de kış aylarında D vitamini almak en iyi
çözümdür. Ben zaten her gün çok sayıda vitamin aldığımdan, ayda bir vitamin D
ampulü almayı tercih ediyorum.
Tabi balık da harika bir kaynak,
ancak ihtiyacımız kadar D vitamini almak için kilolarca balık tüketmek bana
biraz fazla geldiği için, ben takviye almayı tercih ediyorum.
sevgiyle kalın 😊
Tülay Okcu
Tülay Okcu
Yazılarıniz devamini bekliyoruz Teşekkürler
YanıtlaSil