Araştırmalarımda
Otto Warburg ismi karşıma çıkınca bütün algı ve anlayışım değişti. Otto Warburg
1931'de, oksijen yetersizliğinin ve hücre fermantasyonun, kanser sürecinin
parçaları olduğunu keşfetmesiyle Nobel ödülü almıştır. Dr. Warburg o zaman
şöyle yazmıştı: "Kanserin tek ve nihai temel nedeni oksijensiz yaşamdır,
yani "Anaerobiosis'tir" . Normal hücreler oksijene gereksinim duyarlar,
oysa kanser hücreleri oksijensiz yaşayabilir." Dr. Warburg, herhangi bir
embriyondan alınan normal hücreleri laboratuvar tüpünde büyümeye zorlandığında
kanser hücrelerinin özelliklerini aldıklarını gösterdi. Warburg, "Bu
normal hücrelerin sadece tek bir değişkeni değiştirmekle, kanserli hücrelere
dönüşebileceği anlamına geliyor" dedi.
Peki bu
bilgi neden bu kadar önemli ve ne yapacağız bu durumda ? Hücreler yeterli
oksijen alamadıklarında dış zarları bozuluyor. Dış zarı bozulmuş bir hücre
normal yaşam sürecini sağlayamadığı için bir kenarda duruyor, o bozuk haliyle
çoğalıyor. Bütün canlıların en temel iç güdüsü hayatta kalmaktır ve bunun için
beslenmesi gerek. Dış zarı deformasyona uğradığı için oksijen alma zincirinden
yararlanamayan hücre kendine bir alternatif yaratır ve kandaki şekeri fermente
ederek beslenmeye devam eder. Buna yaparken de çoğalmaya da devam eder çünkü
diğer temel iç güdü soyunun devamı sağlamaktır. Bu durum böyle sürdükçe normal
olmayan hücreler kümeleşir. Bir arazi düşünün, önce bir gecekondu yapılır, aile
akrabalarını da çağırır onlar da bir gecekondu yapar ve bir bakmışınız kocaman
bir mahalle oluşmuş. İşte bu normal olmayan hücre toplulukları da böyle mahalleleştiklerinde
biz buna kötü huylu tümörler deriz. Bu hücreler bunu kötü bir niyetle yapmaz, amaçları
hayatta kalmaktan başka bir şey değildir. Peki bu durumda ne yapabiliriz?
Devamı yarın😊
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder