3. BÖLÜM PAZAR GÜNÜ sigarasız ilk günüm
Saat on buçukta uyandım ve gözümü açar açmaz bugünün farklı
olduğunu hissediyorum. Neyin farklı olduğunu hatırlıyorum ve kalkıyorum. Ama
çok üzgünüm. Kahvaltı niyetine bir dilim ekmek yemeye çalışıyorum ama üzüntüm
iştahımı kaçırıyor. Üstüne sigara içemeyeceksem kahvaltı etmenin anlamı ne? Yıllardır
ilk defa sabah kahvesi içmiyorum. Dakka bir gol bir durumları olmasından
çekiniyorum. Kahve-sigara kafamda rakı- balık gibi bir ikili.
Zaman geçmek bilmiyor. Saatin saniye saniye ilerleme sesine
sinir oluyorum. Televizyonda müzik kanalı açıyorum... ama oradaki şarkıları
bile sigarama söylüyorlar sanki ... "bugünüm sensiz geçti"
"haydi gel içelim" " bir sevmek bin defa ölmekmiş" .... yok
bu böyle olmayacak. Alman belgesel kanalı izlemeye karar veriyorum. Konu tam
benlik ... arkeoloji, eski Roma'da Yunanda günlük hayat, bir belgesel bitiyor
diğeri başlıyor. Normalde vantuz gibi çektiğim
bilgiler umurumda değil. Tek düşündüğüm, sigara ne zaman kullanılmaya başlandı
acaba. Ve onca belgeselden hatırladığım sadece bir sahne var: kazıları yapan
arkeoloğun arkadaşının elinde sigara vardı.
Her saniyesini saydığım üç saat zar zor geçti. Zaman geçsin
diye evde iş yapıyorum ama böyle garip bir durum var: işler çarçabuk oluyor, ama zaman geçmiyor. Bulaşık makinesini
boşalttım, çamaşır astım, banyoyu
temizledim ve sadece 40 dakika geçmiş olamaz yani.
Bari şu haşladığım
patatesleri soyayım, hedefim öğlen sağlıklı bol yeşillikli bir patates salatası
yemek. Bu karar büyük bir hata. Sigarayı bıraktığın gün haşlanmış patates
soymayacaksın. Kabukları soymaya
çalıştıkça elime yapışıyor ve bir türlü gitmiyor. Jaws film müziği gibi öfkem kabardıkça kabarıyor. Patatesi öldürmek istiyorum.
Tamam Patates haşlandığı için zaten ziyadesiyle ölü olabilir. Ama kabukları elime
yapıştı, bu ne cüret. Ve bende kayış kopuyor, normalde kesme tahtasında özenle
kestiğim patatesleri avucumun içinde sıkıp parçalıyorum ve kaseye atıyorum. Hani
yeşilçam filmlerinde jön çok dellenince elindeki içki bardağını öyle sıkar ki
elinde parçalanır.... ben de patateslerin canına okuyorum. Dördüncü patateste
tahammül sınırıma ulaşıyorum, kalanları borcama atıp fırına veriyorum, patates
salatasının yanında fırın patates olsun ne fark eder ki.
Zaten moralim çok bozuk, sigara içemeyeceksem batsın bu
dünya, neden yaşıyorum ki, herkesten ve her şeyden nefret ediyorum. Ve ilk gün, ki bence en zor gün, böyle ağır
çekimde sürüp gidiyor
Ama gece olup da yorganını üstüne çektiğinde, bağımlılığına direnebilmiş
olmanın verdiği mutluluk ve güç hissi paha biçilemez.
devamı var tabi ki.... uğramaya devam edin
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder