Ameliyat
günü hastaneye gittim. Korkmadım, endişelenmedim dersem yalan olur. Neticede
bilincim yerindeyken gözümü ameliyat edecekler, göz bu başka bir şey değil. Ya
gözleri kırpmak istersem, acı duyacak mıyım... nasıl olacak, gibi bir sürü
düşünce dolaştı durdu kafamda. Ama herkesin söylediği, "çok basit bir
ameliyattır" sözleri beni teselli ediyor nedense. Korkunun ecele faydası
yok, bir gayret atlatacağım bunu.
Ameliyattan
önce bekleme salonunda beş dakikada bir gözüme damla damlatıyorlar, ama gözüm
zaten pek görmediği için, bu damlaların nasıl bir etki bıraktığını anlamıyorum
bile. Nedense kafamda hep bir Louise Hay cümlesi dolaşıp duruyor:
"Hayatında görmek istemediğin ne var?" Bu sorunun cevabını düşünürken
vakit geçiyor ve ameliyathaneye çağrılıyorum. Hadi hayırlısı!
Arkadaşımla
vedalaşıyorum sadece, katarakt ameliyatına girerken helalleşmek biraz abartılı
olur yani. İçerde ameliyat kıyafeti ve bone giydiriyorlar. Komik görünüyorum,
ama olsun . Son bir damla daha damlatıyorlar ve ameliyathaneye giriyorum.
Doktorum çok neşeli ve rahat. Güzel. Heyecanlı ve endişeli görünse oradan hemen
kaçardım sanırım. Zaten benim heyecanım ikimize de yeter Doktorcuğum, sen
zahmet etme.
Ameliyat
masasına uzanıyorum ve bana sorulan ilk soru şu: "Ellerinizi bağlamamızı
ister misiniz?" Bir anda kendimi kurbanlık koyun gibi görüyorum ve kurban
bayramına daha üç gün var, yok kalsın. Uslu duracağıma söz veriyorum ve ameliyat
başlıyor.
Yüzüme bol
miktarda tentürdiyot sürüp, bir örtü yerleştiriyorlar, sadece ameliyat olacak
gözüm açıkta kalıyor, yani öyle sanıyorum, çünkü o damlalardan olacak sadece ışık
görüyorum. Gözüm açık kalsın diye bir alet takıyorlar ve ameliyat aşamasının en
sevimsiz kısmı bu. Doktorum tatlı, tatlı konuşurken işlem başlıyor. Acı yok,
hem de hiç. Güzel. Düşündüğüm kadar kötü değilmiş. "Şimdi çok ışık gelecek
ve rahatsız olacaksın", diyor ve gerçekten rahatsız oluyorum, gözümde bir
şeyler oluyor ama hissetmiyorum. "
"Şimdi
ışık kaybolacak, bunu hiç sevmeyeceksin ama bunu ben yapıyorum diyor ve ışık gidiyor. Ne oluyor be? Işık nerde? Diğer
gözümü korkudan kapattığım için zifiri karanlık. Doktor haklı, bunu hiç ama hiç
sevmedim. Ameliyatta tek paniklediğim an bu an işte. Tek düşündüğüm şey şu: "Allahtan
bir gözüm daha var! En kötü tek gözle idare ederim." Bu durum belki 20
saniye filan sürüyor, ama bana yetiyor.
"Şimdi
ışık dönecek", dediği anda ışık dönüyor... hem de ne dönmek! Gördüğüm
renklerin güzelliğini anlatamam. Hani uzaydan galaksilerin rengarenk resimler var
ya onlar bin kat güzelini görüyorum. Huşu içinde renk ve şekilleri izlerken, doktorum
kataraktı temizlediğini ve artık lensi takacağını söylüyor. Tamam doktorcuğum,
sen nasıl uygun görürsen, ışığım geri döndü ya, iyiyim ben.
Lens takma
kısmı az biraz rahatsız ediyor, ama kısa sürüyor. "Lense cila atıp kapatacağım
ve ameliyat bitecek", diyor doktorum. Cila? Enteresan... ama ben sadece o
iki kelimeyi duyuyorum: Ameliyat bitti. Oh be. Gazam mübarek olsun.
Kalkabilirsiniz dediklerinde ayağa fırlıyorum. Gözümü bantlamak için bir
koltuğa götürürlerken etrafa bakıyorum. Görüyorum!
Görüntü pek matah değil, idare eder, ama görüyorum en azından. Gözümün içini
kazıdılar ve ameliyat biteli 10 saniye olmuş ve ben nasıl bir beklenti
içindeysem artık... Zaten hemen gözümü bandajladıkları için daha fazla
araştırma yapamıyorum. Peki o zaman bandajın çıkmasını bekleyeceğim.
Devamı yarın 😊
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder