Translate

10 Eylül 2017 Pazar

Katarakt Günlüğüm 2. Bölüm


Ameliyat günü hastaneye gittim. Korkmadım, endişelenmedim dersem yalan olur. Neticede bilincim yerindeyken gözümü ameliyat edecekler, göz bu başka bir şey değil. Ya gözleri kırpmak istersem, acı duyacak mıyım... nasıl olacak, gibi bir sürü düşünce dolaştı durdu kafamda. Ama herkesin söylediği, "çok basit bir ameliyattır" sözleri beni teselli ediyor nedense. Korkunun ecele faydası yok, bir gayret atlatacağım bunu.
Ameliyattan önce bekleme salonunda beş dakikada bir gözüme damla damlatıyorlar, ama gözüm zaten pek görmediği için, bu damlaların nasıl bir etki bıraktığını anlamıyorum bile. Nedense kafamda hep bir Louise Hay cümlesi dolaşıp duruyor: "Hayatında görmek istemediğin ne var?" Bu sorunun cevabını düşünürken vakit geçiyor ve ameliyathaneye çağrılıyorum. Hadi hayırlısı!



Arkadaşımla vedalaşıyorum sadece, katarakt ameliyatına girerken helalleşmek biraz abartılı olur yani. İçerde ameliyat kıyafeti ve bone giydiriyorlar. Komik görünüyorum, ama olsun . Son bir damla daha damlatıyorlar ve ameliyathaneye giriyorum. Doktorum çok neşeli ve rahat. Güzel. Heyecanlı ve endişeli görünse oradan hemen kaçardım sanırım. Zaten benim heyecanım ikimize de yeter Doktorcuğum, sen zahmet etme.
Ameliyat masasına uzanıyorum ve bana sorulan ilk soru şu: "Ellerinizi bağlamamızı ister misiniz?" Bir anda kendimi kurbanlık koyun gibi görüyorum ve kurban bayramına daha üç gün var, yok kalsın. Uslu duracağıma söz veriyorum ve ameliyat başlıyor.
Yüzüme bol miktarda tentürdiyot sürüp, bir örtü yerleştiriyorlar, sadece ameliyat olacak gözüm açıkta kalıyor, yani öyle sanıyorum, çünkü o damlalardan olacak sadece ışık görüyorum. Gözüm açık kalsın diye bir alet takıyorlar ve ameliyat aşamasının en sevimsiz kısmı bu. Doktorum tatlı, tatlı konuşurken işlem başlıyor. Acı yok, hem de hiç. Güzel. Düşündüğüm kadar kötü değilmiş. "Şimdi çok ışık gelecek ve rahatsız olacaksın", diyor ve gerçekten rahatsız oluyorum, gözümde bir şeyler oluyor ama hissetmiyorum. "

"Şimdi ışık kaybolacak, bunu hiç sevmeyeceksin ama bunu ben yapıyorum diyor ve  ışık gidiyor. Ne oluyor be? Işık nerde? Diğer gözümü korkudan kapattığım için zifiri karanlık. Doktor haklı, bunu hiç ama hiç sevmedim. Ameliyatta tek paniklediğim an bu an işte. Tek düşündüğüm şey şu: "Allahtan bir gözüm daha var! En kötü tek gözle idare ederim." Bu durum belki 20 saniye filan sürüyor, ama bana yetiyor.
"Şimdi ışık dönecek", dediği anda ışık dönüyor... hem de ne dönmek! Gördüğüm renklerin güzelliğini anlatamam. Hani uzaydan galaksilerin rengarenk resimler var ya onlar bin kat güzelini görüyorum. Huşu  içinde renk ve şekilleri izlerken, doktorum kataraktı temizlediğini ve artık lensi takacağını söylüyor. Tamam doktorcuğum, sen nasıl uygun görürsen, ışığım geri döndü ya, iyiyim ben.

Lens takma kısmı az biraz rahatsız ediyor, ama kısa sürüyor. "Lense cila atıp kapatacağım ve ameliyat bitecek", diyor doktorum. Cila? Enteresan... ama ben sadece o iki kelimeyi duyuyorum: Ameliyat bitti. Oh be. Gazam mübarek olsun. Kalkabilirsiniz dediklerinde ayağa fırlıyorum. Gözümü bantlamak için bir koltuğa götürürlerken etrafa bakıyorum. Görüyorum! Görüntü pek matah değil, idare eder, ama görüyorum en azından. Gözümün içini kazıdılar ve ameliyat biteli 10 saniye olmuş ve ben nasıl bir beklenti içindeysem artık... Zaten hemen gözümü bandajladıkları için daha fazla araştırma yapamıyorum. Peki o zaman bandajın çıkmasını bekleyeceğim.        

Devamı yarın 😊


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder