Translate

2 Aralık 2016 Cuma

3. Bölüm


3 Bölüm
Kim bu kadın ? Her şey nasıl başladı ?
Bu kadın, yani ben Almanya'da büyüdü. Yaklaşık 1o yaşındayken sedef hastalığına yakalandım. Tıptaki adı Psoriasis. Onun dışında son derece sağlıklıydım hayatım boyunca.  Ailemle 1980'de Türkiye'ye kesin dönüş yaptık. Burada üniversitede eşimle tanıştım, okul bitince evlendik. Bir kaç yıl sonra bebek beklediğimi öğrendim. Hamilelik çok rahat geçti. Buraya kadar çok klasik bir hikaye. Kızım doğdu, sene 1989. Her şey normal giderken doğumdan bir ay sonra inanılmaz bir halsizlik başladı. Hani üşütürsünüz her tarafınız ağrır ya, ben sürekli o haldeyim.  Kızımın doktoruna sordum, çok normal dedi emziriyorsun bak kızın da tosun gibi, bütün bunlar seni halsiz bırakıyor. İtiraz etmedim tabi, doktordan iyi mi bileceğim.

Derken bir sabah uyandım bir işaret parmağım badem salatalık şeklini almış ve korkunç ağrıyor. Diğer halsizliğimin şiddeti de sürekli artıyor bu arada.  Bir kaç gün sonra ikinci parmak aynı durumda. Bundan sonra çok hızlı çöküşe geçtim. Her yanım ağrımaya başladı. Sanki binlerce iğne geziyor damarlarımda. Her nefes alışımda bu iğneler her bir yanıma saplanıyor. Acıyıp ağrımayan tek yer kafa derim ve iç organlarım. Etim, kemiğim ve eklemlerim ne varsa korkunç ağrıyor. Tenim bile acıyor.... insanın derisi acır mı... acırmış meğer. Ayağa zor kalkıyorum. Adım atmak bir ızdırap.  Duvarlara tutuna tutuna yürümeye başladım. Daha 25 yaşındayım ve yaşlı bir kadın gibi hareket ediyorum. Bu nasıl olur? Yok mu bunun çaresi ? Daha genceciğim ben, önümde koca bir hayat var. Ya geçici bir durum değilse.... böyle nasıl yaşanabilir ki. Bebeğim daha minicik bana ihtiyacı var. Kızım çaresiz ve savunmasız. Ona iyi bakmak istiyorum.  Ama her hareket bana bir işkence. Ben hareket edemezsem bebeğime nasıl bakacağım. Hamileyken parklarda çocuklarınla oynayan ailelere bakıp, kendimi kızımla hayal ediyordum. Ona cicili bicili giysiler giydirip salıncaklarda sallayacaktım. Parka gitmeyi bırak, mutfağa zor gidiyorum.  Ağrılar her an, her saniye seninle. Ne yaparsan yap, dinlensen de geçmiyor hareket etmesen de. Yatağa uzanıp dinlenememek bildiğin bir ceza. Eşim yardımcı oluyor bana ama neticede işe gitmesi gerek. Bu durumda kızımla evde yalnız kalıyorum ve insanüstü bir gayretle temel bakımını sağlıyorum. Filmlerde kahraman askerler vardır ya ölümcül yarası varken son bir gayretle sürüne sürüne gider o bayrağı diker ve ölür. Ben de öyle sürünüyorum bir gayretle ama bir türlü ölemiyorum..
Bir doktor yakınımız  kendince bir teşhis koyup beni Türkiye'nin en ünlü romatoloğuna yönlendirdi. Üç ay sonrası için verilen randevu gününü beklerken ağrı kesicileri keşfediyorum, keşfetmekle kalmayıp onlara tutkuyla bağlanıyorum. Haplar ağrılarımı tam kesmese de, en azından hareket edebilecek hale getiriyor. Yangından ilk kurtarılacaklar mertebesindeler gözümde. Hareket etmemi sağlıyorlar, böylece en azından çocuğuma daha rahat bakabiliyorum;  daha ne olsun.
 Bir yandan da böyle kötü bir rahatsızlığa yakalanan herkes gibi depresyona giriyorum. Depresyona girmeyip ne yapacaksın. Yaşın 25. Bir bebeğin olmuş. Dünya güzeli ,minicik savunmasız bir insan. Anneliğin tadını çıkaracağın bir zamanda bedenin sana meydan okuyor. Sana kötü oyunlar oynuyor. Sinsi sinsi oyunlar hem de. Ömrün boyunca düşünmeden yaptığın şeyleri bir bir elinden alıyor. Ne olduğunu anlamaya çalışıyorsun. Ve tabi ki kendine acımaya başlıyorsun.  Neden ben ? Bu neden benim başıma geliyor? Bunu hak edecek ne yaptım? Bir şekilde yas tutmaya benziyor bu durum. Sağlıklı olduğun günlerin yasını tutuyorsun.


beğendiysen tavsiye et 😊

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder